Review article | Open Access
International Journal of Innovative Approaches in Social Sciences 2020, Vol. 4(3) 69-93
pp. 69 - 93 | DOI: https://doi.org/10.29329/ijiasos.2020.278.2
Published online: October 21, 2020 | Number of Views: 366 | Number of Download: 748
Abstract
Tüm dünyada meydana gelen nüfus ve işgücü artışı, iş yapış biçimlerinin ve işgücünün niteliksel yapısının değişmesi, işçi-işveren ilişkilerindeki geleneksel yapıyı bozarak iş uyuşmazlıklarının artması ve çeşitlenmesi sonucunu doğurmuştur. İş uyuşmazlıklarında meydana gelen bu artış ve çeşitlilik sonucunda yargı organlarının iş yükü olağan sınırların üzerine çıkmış, dolayısıyla görülen davaların sonuçlanma süreleri uzamakla birlikte taraflar arasında adaleti sağlama işlevi de zayıflamıştır. İşbu sebepler neticesinde uyuşmazlıkların çözümünde geleneksel yargı yöntemlerinin yerine ikame edilebilecek yöntemler aranmaya geliştirilmeye başlanmıştır. Geleneksel yargılamaya alternatif olarak uygulanmakta olan yöntemlerden bir tanesi de arabuluculuk yöntemidir.
Türkiye’de arabuluculuk uygulamaları, 2012 yılında yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile başlamıştır. İlk etapta arabuluculuğa başvurma konusunun tarafların iradesine bırakıldığı yasal düzenlemelerin kapsamı, hedeflenen başvuruların altında kalınması ve amaçlanan çözüme ulaşılamaması nedeniyle yeniden düzenlenmiş; 2018 yılından itibaren arabuluculuk dava şartı olarak kabul edilmiştir. Ancak arabuluculuk uygulamasına başvurunun zorunlu tutulması ve bu uygulamanın hukuki sonuçları öğretide birtakım tartışmalara ve endişelere neden olmuştur. Çalışmamızda iş hukuku açısından dava şartı arabuluculuk uygulamaları öğretideki olumlu ve olumsuz eleştiriler bağlamında değerlendirilmiştir.
Keywords: Arabulucu, Zorunlu Arabuluculuk, İş Uyuşmazlıkları
How to Cite this Article |
---|
APA 6th edition Harvard Chicago 16th edition |
References |
---|
|